9 Ağustos 2011 Salı
Ne anlatsam Ne söylesem bojj
Göz kapaklarım gündüzlere uyanmalı. Çukurluklarda yaşattığım hayaller, göz koyduklarım hepsini maymun gözünü açınca alıcam.
Başıma dayadığım sert yalnızlık bana nasıl yaşamam gerektiğini öğretemedi belki, ben yanlış yaşamadımki hayat önümden böyle aktı...
Yazın, kış olsun parmaklarım kızarsın isterim. Kışın, yaz gelsin bacaklarım terlesin.
İnsan kalabalıklarda,birey olarak, tek başına yalnız olduğu için yalnızdır kabul. Benim anlatmak istediğim ruhen yalnızlık. Bacaklarım terden ıslanınca, ellerim kıp kırmızı olunca mesala. Okşadığım sırtlar öptüğüm dudaklar gerçekten benim mi yoksa hediye süsü verilmiş kapitelis kazıklardan mı bilemedim. Küçük İskenderinde dediği gibi bir nedeni yok sadece öptüm.
İnsan her şeyi seve bilir buna emin olun. Yerli,yersiz nedenli,nedensiz Güzel,çirkin her şeyi. Bazen ittire ittirede olsa sever. Canı burnuna gelsede.
Hayatta her şey eski, eski taşların üstüne yazmışlar yeni dünya düzeni.
6 Ağustos 2011 Cumartesi
Bazen senin hayatında kendimi miden olarak görüyorum. İnsanlar gözlerine, saçlarına, ciltlerine gösterdikleri özeni ve saygıyı midelerine de göstere bilselerdi, sorunun üstesinden gele bilirlerdi belki. Midelerini görmüyorlar çünkü , hayal edemiyorlar ;daha doğrusu kendilerinin çukuru, mezarıymış gibi görüyorlar onu. İçine her şeyi atabilecekleri ve gerisine karışmıyacakları bir kara delik. Ancak şiştiğinde, ağrıdığında, kustuklarında hatırladıkları zavallı organ.
Ağız tadı,damak zevki ve kara delik.
Seni unuta bilmek için denediğim bütün anestetik yollar fonda radyo cızırtısıyla yaşamama neden oldu. Üstünü gazeteyle kapayamadım bu aşkın. Üç yaz önce sabaha karşı karşıma çıkan bu yabancı kalbimin yerlisi olduğunda yapılması gereken tek şeyi yaptım. Bekledim.
Ağız tadı,damak zevki ve kara delik.
Seni unuta bilmek için denediğim bütün anestetik yollar fonda radyo cızırtısıyla yaşamama neden oldu. Üstünü gazeteyle kapayamadım bu aşkın. Üç yaz önce sabaha karşı karşıma çıkan bu yabancı kalbimin yerlisi olduğunda yapılması gereken tek şeyi yaptım. Bekledim.
13 Haziran 2011 Pazartesi
İki güne geçer
Bazı şeyler hayal gücüme gitmeye başladı artık.
Anne bak kral salak diye bağırmak istiyorum.
Ama yutuyorum hepsini. İki güne unuturum da zaten sınavıydı derdiydi. Hep
önemli ama acil de takılıp kalmıyor muyuz zaten. Önemli . acil mi? Değil. e boş ver o zaman demiyor muyuz? .. Aman öyle işte ayakkabı ayağıma vurdu zaten.
10 Haziran 2011 Cuma
Kötü çocuklar topluma kazandırılsın
Garip bir şekilde hatıladım geçen gece çocukluk maceralarımı. 10 dakikalık
kısa bir filmin yarım saatlik arası gibiydi.
Karnım vücudumdan ayrıldı (yağ haricinde kalan kısım)midem çocukluğumdan gelen çığlık gibi düştü geceme. Bir pastanın son lokmasında, mutluluk dolaylarında. Nasıl feciydi. Tamam dedim bitti. Bende ölmeden önce görüyorum film şeridini. Yüzleri yaptığım şerefsizlikleri, kırdığım kalpleri. Bir an bir fotoğraf karesi durdu önümde sırıtmaya başladım . Mide sancısı çeken ben değildim sanki. İçimdeki ben ve ötekiler bölündü tek tek Mitozla üredim üredim. Anılarım iyileştirdi sanki. Bazen bir mesaj, bir gülücük iyi bir anı ne bereketliymiş.
Kulaklarımı kapatarak uyumaya çalışırken anladım. Yeni bir başlangıç lazım. İçimdeki öteki benlere ses lazım. Ben kötü bir çocuğum.
2 Nisan 2011 Cumartesi
Parmaklarının uyuşması kötü bir şeymiş anladım.
Dede haplarının içilmemesi gerektiğinide. Boğazımı kesip atmak istiyorum.
Sinizüt sen ne bok şeysin. 7sülalemi belledin yıllardır. Senden nefret ediyorum.
Dear, dede sen ne cenabet insanmışsın seni sadece ufacık öptüm yani dudağım deydi ne vardı mikrobunu bünyeme salacak. Mikrobunda döllerin gibi rezil,inatçı,sinir bozucu. Küçükken hep hayvan olsam ne olurdum diye düşünürdüm hayvan değilim belki ama hayvanoğlu olduğum su götürülüp getirelemez bir gerçek. İsbata luzm yok. Çok tembelim neden tembelim bilmiyorum. Herşeydden sıkılıyorum bazen ellerimi yıkamaktan bile üşeniyorum. Günlerce yatmak yattığım yeri ısıtmak sanırım tek hobim. Resim yapmakten bile üşenir oldum. Ben aslında daha küçük bir zigotken böyleydim. Kendimi hiç anlatmaya gerek duymam "göründüğümden fazlası yoktur" derim. Ama hayatımda ki bütün insanlar hep bir sürü şey bulmuştur. (gözle görülmeyen elle tutulmayan) Bir video çekmiştim. Herkes beni bir kaç cümleyle açıklasın diye 10 kişiden 7si çok doğal demiş. İnsanlara bokmuş gibi davranıp onlardan birşey beklememek kanımca doğallık. Ya da bende ki o şapşallığı seviyorlar. Ama kimseden hiç bir şey beklememem hayal kırıklığı ihtimalini azaltıyor bu yüzden rahatım. -aHh neşesi yeter diyorlar.
Benim için bardağın boş yada dolu kısmı yoktur. Benim için kola içilicek bardak vardır. Yağlı parmak izlerimin olduğu bardak vardır. Hiç bir zaman romantik olamıcam. Biliyorum. Ve alttan alamıcam . Pasaklı üzüntülerini tozlar gibi halının altına saklayan sikko biri olarak kalıcam. Konuştuğum gibi yazıcam yabancı kelimeleri yazdığım gibi okucam. Bundan keyifte alacağım eminim.
Sitenin arkasındaki parka giden iki tane yol vardır (yani sitenin etrafını dönmek) yeşilliklerin içinde gider kaybolmuşum edası verirdim küçükken. Siteye yeni gelen çocukların gözlerini kapatıp bak seni nerden nereye çıkarıcam diyip tur attırırdım. Şimdi bu alanın 30 metreden fazla olmadığını görmek üzdü beni. Tırmandığım ağaçlar masa yaptığım logar kapakları. Ve kazık yediğim orospu arkadaşlarım. Arkadaş edinmeyi sanırım o günden sonra unuttum.
Şimdi hastayım umarım ilerlemez iğrenç bir hafta var önümde. Umarım üşenmeden bir şeyler yapa bilirim.
Dün çok güzel şeyler yazamamıştım aslında. Şuan hepsi uçuşuyo kafamda.
6 Şubat 2011 Pazar
aşk / bir acayip mektup
Martılara simit atmaktır bende aşkın
Hayata yeni doğmuş bebeğin masumluğuyla bakmak
Bir ağacın altında öğle uykusuna yatmak.
Kendimi kendimden kıskanmak,
Her gördüğümde güzelliğini
Adın gibi afacandır bende aşkın
Ve adın kadar isyankardır hem
Sana büyüttüğüm dizelerim
Ellerini kaybetme korkusunu bilemezsin
Sana anlatsam da bendeki seni
Bir "ben" olmadan içimdeki seni göremezsin
Büyüyememiş bir çocuğun hayatı gibi yürüdüğüm yollar
Elimde umutlarım, kalbimde masallarım
Pervasız, nankör bi sokak kedisi olsam da ben
Senin için yapılmış benim tüm hatalarım
Dünden yarına attığım her adım
Yol ortasında bırakılan her yarım
Senin yerini almaya çalışmış her kadın
Hepsini asıl şimdi anladım
Senin içinmiş tüm hatalarım
Kırıp dökmelerim seni
Korku dolu bakarken bana yüreğin
Benim saman alevi
Öfke nöbetlerim
Ellerim, gözlerim
Benim bütün hatalarım
Buna ben de dahilim kendim
Ben ne kadar sen isem tarttığında kalplerimizi
Benim olan her şey seninmiş ta en başından beri
Ve ben bilmesem de yerini
Tozlu bir rafta unutulmuş olsa da
Bir köşede
Aşkın hep varmış ta en başından beri
İçimin en derinlerinde
Adını koyamamışım sadece
Aynaya baktığımda görene kadar seni
A.Ü.
Hayata yeni doğmuş bebeğin masumluğuyla bakmak
Bir ağacın altında öğle uykusuna yatmak.
Kendimi kendimden kıskanmak,
Her gördüğümde güzelliğini
Adın gibi afacandır bende aşkın
Ve adın kadar isyankardır hem
Sana büyüttüğüm dizelerim
Ellerini kaybetme korkusunu bilemezsin
Sana anlatsam da bendeki seni
Bir "ben" olmadan içimdeki seni göremezsin
Büyüyememiş bir çocuğun hayatı gibi yürüdüğüm yollar
Elimde umutlarım, kalbimde masallarım
Pervasız, nankör bi sokak kedisi olsam da ben
Senin için yapılmış benim tüm hatalarım
Dünden yarına attığım her adım
Yol ortasında bırakılan her yarım
Senin yerini almaya çalışmış her kadın
Hepsini asıl şimdi anladım
Senin içinmiş tüm hatalarım
Kırıp dökmelerim seni
Korku dolu bakarken bana yüreğin
Benim saman alevi
Öfke nöbetlerim
Ellerim, gözlerim
Benim bütün hatalarım
Buna ben de dahilim kendim
Ben ne kadar sen isem tarttığında kalplerimizi
Benim olan her şey seninmiş ta en başından beri
Ve ben bilmesem de yerini
Tozlu bir rafta unutulmuş olsa da
Bir köşede
Aşkın hep varmış ta en başından beri
İçimin en derinlerinde
Adını koyamamışım sadece
Aynaya baktığımda görene kadar seni
A.Ü.
yeldeğirmeni
Değirmenlerin karşısına dikilmiş buldum düşümde kendimi
Don Kişot misali...
"Ya verin onu bana" dedim
"ya da ezer geçerim hepinizi.
bir fırtına gibi"
Sustular...
Zaten ne zaman konuştular ki
Yeldeğirmenleri...
Ve sen de sustun
Rüzgara karşı susan değirmenler gibi
Yüreğimizden akan gözyaşlarımızda paylaştık
Sessizliğimizi
A.Ü.
isyan
sevmek...nedir ki sevmek. kalp hızlanması, mide kelebekleri ot bok çemçük hepsi bi yana, hayatımızda kimimiz kac kere durup "ne ulan bu sevmek" diye sorduk,severken her şeyi.
sevmek ile başlar her şey.sevmek tolere etmeyi getirir peşinden. paylaşmanın ne oldugunu anlarsın sonra. anlayış göstermek,alttan almak kimi zaman, kendini de ezdirmemek bi yandan,onu mutlu etmek kendin mutlu olmak...yalan söylemek,söylememek bu liste uzar gider daha böyle.sevmekle başlar hayatı ögrenmeye insan.
ve çogumuzun yaptıgının aksine iki taraftan birinin öbürüne üstünlük saglaması değildir sevgi, aşk. öyle bi hale geldi ki insanlıgımız, her şeyi oldugu gibi sevgiyi de aşkı da egolarımızı tatmin etmek icin kullanır olduk. tükettik birbirimizi,incittik,kaybettik.kim terkederse o kazanmış goründü gözümüzde hep. karar veremedik bir türlü sevmek mi yoksa savaşmak mı istedigimize, hep karıştırdık birbirine. hep savaştık,hep kırdık döktük parcaladık. aşkı kendimize sıgınacak liman yapabilecekken dünyaya karşı, hep acık denize,hep fırtınaya sürdük kendimizi. oysa "bıçak kemige dayansa da" gönül yine de dayanabilir gönüle. böyle büyülü bi şeydir işte sevmek.
aşk sanattır, iki insanın tek bir ortak kalpte yaşatılması en büyük sanat olmayacak da ne olacak. dönün bakın kendinize hepimiz insanlıgımızı yitirmeye baslamısken üstelik. devlet yönetmeye benzer iki kişinin birbirini sevmesi, hep savaş da hep barış da yıkıma götürür ülkeyi.
sevmek ciddi iştir vesselam.bu yazının üslubu (nedenini ve nasılını bilmediğim bir şekilde) ne kadar ciddiyse, sevmek de o kadar ciddi iştir işte.
A.Ü.
5 Şubat 2011 Cumartesi
4 Şubat 2011 Cuma
Bıçak kemiğe ha dayandı ha dayanacak
İnsanları yazdıran ilham perisi değil "depresyon cini" dir bence. Mesela ben bu boktan yalnızlığı, içine sıçılmış hal ve durumun içinde olmasam bunları yazmazdım. Daha farklı hal ruhiyete yaşar giderdim işte.
Ama yok, hayır. Ben bu satırları yazıyorum. Önce den de yazardım değişen hiç bir şey olmamış. Birazcık saçlarım yağlandı sivilcem çıktı sadece.
Ama, sivilcenin yakıştığı insanlarda tanıdım. Ben onlar gibi değilim ama çirkinim ya la ben. (hiçte bile diyorum içimden)
Kendimi 2.sınıf bir bakkalın tozlu rafında unuttum sanki. Pazarlamacı ağızıyla kendimi sevdirip orda bıraktım. Bir yanım çok eskilerde. Oysa her ruh şimdiyi yaşar yaşıyorum da.Tadı mayhoş biraz. Turşu suyu,ballı hardal,çikolata gibi değil. Alışılmamış . Zaten ben neye alıştım ki. (dur bir düşünym) Hiç bir maddeye bağımlılığım yok tat diye diye sigarayıda beğenmedim tadı hoşuma gitmedi içemiyorum içinçe bağlanamadımda.Karma karışığım. "Bıçak kemiğe ha dayandı ha dayanacak" O son cadde ışığıda sönü verecek yarınlara. Yorgana sığmayacak huysuz ayaklarım,ellerim heyacandan değil belki soğuktan terleyecek. Arayıp soranımda olmayak yine yeni yeniden.. Bu kadar melodram parçaladıktan sonra öküz gibi uyuyup yeni güne yeni sivilcemle başlıcam belki. İmla kurallarını yok sayarcasına bitiricem yazımı noktamıda koyucam (.)
e bitti mi şimdi?
26 Ocak 2011 Çarşamba
Yapboz
20 Ocak 2011 Perşembe
Önce öptüm,sonra doğurdum
Sene 2005 yada 2006 ya yeni girmişiz. Hayatı "tost" pembe gördüğüm yıllar. Annemle yaşıyoruz güzel güzel, küçük denilicek kadar küçüğüm 90m2 evimiz var kutu gibi. Yerler parke değildi, küvet yoktu belki ama mutluyduk dibine kadar.
Doğum günüme az kalmış, ozamanlarda davetye modası var doğum günlerinde süslü kağıtlara yapay sevgi sözcükler yazılır, aynı süslü zarflara konulup gönderilirdi. Bende küçüğüm özendim. gittim aldım. 30 a yakın davetye yazıcaz güya ya dayımla sevgilisini getirdim eve (tabi fil tarihi) davetye yazmaya, güzel güzel yazıyorlar bende oturuyorum başlarında derken 10. oldu 11. baktım bunlar yoruldu , benimde gözlerim kapandı kapanacak. Zarflarla 0oynarken yazılanlarla yazılmayanları birbirine karıştırmışım bir güzel, dayımlarda bitti sandı odaya çekildiler.(insan bakar kontrol eder dayanamıyorlar tabi).
Sabah uyanıp gittim okula nasıl mutluyum totoşum tavana değecek, herkes bana vericek mi diye bakıyor bende tek tek veriyorum.Havamı atıp verdiktesn sonra dedim açmayın evde açarsınız(iyi ki öyle demişimde hayatımın rezilliğinden kurtuldum) onlarda kabul ettiler.Derken eve gittim anneannemin sitesinde oturan xx'in annesi anneannemi arayıp e bu davetye boş asuların ev nerde vs .
bütün iletişim anneannemden sağlanmıştı. Ama her şeye rağmen o 90m2lik ev dolup taşmış oturacak değil, ayakta durmak için bile yer kalmamıştı. Tey tey .Gelenleri tek sıra haline sokup hediyleri alıyorum, her önüne gelen oyuncak biblo allahımm pinti adiler.
Derken mevcut azaldı dört beş kız kaldık . Oturduk fal baktık sohbet ettik (neyden konuştuysak tabi merak konusu) o doğum günümde öyle geçip gitmişti. Annem sırf kızım daha iyi doğum günü yapsın diye 135 m2 lik eve götürmüştü bizi.(ölürüm ya annem annem) ama bir daha hiç bir doğum günümde ki insan sayısı bir elin parmağını geçmedi. Ev dolup taşmadı, dayım benim için davetye yazmadı.
Yani bu 13 ocağıma gelene kadar. Bu doğum günümde sevildiğimi hissettim iliklerime kadar. Seviyorum dedim.Canlarım dedim.(kimse biblo almamıştı) Dayımı yıllar önceki gibi bakarken gördüm belkide annemin her zamanki fedakarlığıyla, en son babamın kucağında ki o güveni onun kollarında hissettim belkide. "çünkü ben aşık olduğum adamı doğurdum,önce öptüm sonra doğurdum." İyiki doğmuşum dedim ve iyiki o var.
Doğum günüme az kalmış, ozamanlarda davetye modası var doğum günlerinde süslü kağıtlara yapay sevgi sözcükler yazılır, aynı süslü zarflara konulup gönderilirdi. Bende küçüğüm özendim. gittim aldım. 30 a yakın davetye yazıcaz güya ya dayımla sevgilisini getirdim eve (tabi fil tarihi) davetye yazmaya, güzel güzel yazıyorlar bende oturuyorum başlarında derken 10. oldu 11. baktım bunlar yoruldu , benimde gözlerim kapandı kapanacak. Zarflarla 0oynarken yazılanlarla yazılmayanları birbirine karıştırmışım bir güzel, dayımlarda bitti sandı odaya çekildiler.(insan bakar kontrol eder dayanamıyorlar tabi).
Sabah uyanıp gittim okula nasıl mutluyum totoşum tavana değecek, herkes bana vericek mi diye bakıyor bende tek tek veriyorum.Havamı atıp verdiktesn sonra dedim açmayın evde açarsınız(iyi ki öyle demişimde hayatımın rezilliğinden kurtuldum) onlarda kabul ettiler.Derken eve gittim anneannemin sitesinde oturan xx'in annesi anneannemi arayıp e bu davetye boş asuların ev nerde vs .
bütün iletişim anneannemden sağlanmıştı. Ama her şeye rağmen o 90m2lik ev dolup taşmış oturacak değil, ayakta durmak için bile yer kalmamıştı. Tey tey .Gelenleri tek sıra haline sokup hediyleri alıyorum, her önüne gelen oyuncak biblo allahımm pinti adiler.
Derken mevcut azaldı dört beş kız kaldık . Oturduk fal baktık sohbet ettik (neyden konuştuysak tabi merak konusu) o doğum günümde öyle geçip gitmişti. Annem sırf kızım daha iyi doğum günü yapsın diye 135 m2 lik eve götürmüştü bizi.(ölürüm ya annem annem) ama bir daha hiç bir doğum günümde ki insan sayısı bir elin parmağını geçmedi. Ev dolup taşmadı, dayım benim için davetye yazmadı.
Yani bu 13 ocağıma gelene kadar. Bu doğum günümde sevildiğimi hissettim iliklerime kadar. Seviyorum dedim.Canlarım dedim.(kimse biblo almamıştı) Dayımı yıllar önceki gibi bakarken gördüm belkide annemin her zamanki fedakarlığıyla, en son babamın kucağında ki o güveni onun kollarında hissettim belkide. "çünkü ben aşık olduğum adamı doğurdum,önce öptüm sonra doğurdum." İyiki doğmuşum dedim ve iyiki o var.
17 Ocak 2011 Pazartesi
Nöbet
Köydeki kocaman söğüt ağacının altına oturmuştu, sığınmıştı gölgesine. Ağzındaki saman çöpüyle, paçaları dizlerine kadar sıvalı, ayakları suyun içinde pinekliyordu. Kafasında yazlık kasketi terden sırılsıklam olmuştu. Önünden akan büyükçe derenin üstündeki güneş pırıltılarını seyrediyordu.
Ardında bir ses duydu birden. İrkildi, döndü baktı güneşten ve mutluluktan mayışmış bir insan ne kadar hızlı dönebilirse. Geniş bir gülümseme kavruk suratına, güneşte bal rengine çalan gözleri parladı birden. Hatice’ydi gelen, yavuklusu. Çocukluklarından beri sevdalıydılar evlenmişlerdi yakın zamanda da Allah’ın izniyle. Hatice’nin masmavi gözlerine baktı yaklaştıkça, yazmasından bir perçem saçı düşmüştü yüzüne, ipeğe benzeyen. Ceylan gibi narin geldi Hatice, önünde durdu, elinde ufak bir tencereyle bir testi:
- Anam tarhana çorbası yapmış, acıkmışındır. Ben de ayran yaptım yanına sıcakta ferah ferah içesin deyi gettim.
- Eyi yapmışsın Hatçem gel otur yanıma.
Oturdu Hatice. “Hatçe”sini seyretti o da bir yandan yemeğini yerken. Nasıl da acıkmıştı. Tam son kaşığını almıştı çorbasından ki…
- Tertip!
- …
- Şşşt tertip! Kalksana oğlum
Ve Ankaralı Ali, yavuklusunu rüyasında bırakarak, burnunda anasının tüten tarhana çorbasının kokusu, ve bilakis midesindeki gurultularla beraber kalktı, giyindi. Güzel Ankara’sından uzakta, anasından, babasından, “Hatçe”sinden uzakta, 3.00-5.00 nöbetini tutmak için koğuştan çıkıp karanlığa karıştı.
A.Ü.
Ardında bir ses duydu birden. İrkildi, döndü baktı güneşten ve mutluluktan mayışmış bir insan ne kadar hızlı dönebilirse. Geniş bir gülümseme kavruk suratına, güneşte bal rengine çalan gözleri parladı birden. Hatice’ydi gelen, yavuklusu. Çocukluklarından beri sevdalıydılar evlenmişlerdi yakın zamanda da Allah’ın izniyle. Hatice’nin masmavi gözlerine baktı yaklaştıkça, yazmasından bir perçem saçı düşmüştü yüzüne, ipeğe benzeyen. Ceylan gibi narin geldi Hatice, önünde durdu, elinde ufak bir tencereyle bir testi:
- Anam tarhana çorbası yapmış, acıkmışındır. Ben de ayran yaptım yanına sıcakta ferah ferah içesin deyi gettim.
- Eyi yapmışsın Hatçem gel otur yanıma.
Oturdu Hatice. “Hatçe”sini seyretti o da bir yandan yemeğini yerken. Nasıl da acıkmıştı. Tam son kaşığını almıştı çorbasından ki…
- Tertip!
- …
- Şşşt tertip! Kalksana oğlum
Ve Ankaralı Ali, yavuklusunu rüyasında bırakarak, burnunda anasının tüten tarhana çorbasının kokusu, ve bilakis midesindeki gurultularla beraber kalktı, giyindi. Güzel Ankara’sından uzakta, anasından, babasından, “Hatçe”sinden uzakta, 3.00-5.00 nöbetini tutmak için koğuştan çıkıp karanlığa karıştı.
A.Ü.
8 Ocak 2011 Cumartesi
Seni Sevmek - II
Bir peygambere inen kutsal kitap gibi
Aniden çıkıverdin karşıma
Hızlanan kalp atışlarımda adın gizliydi
Gözlerimde ilk hayat bulduğunda
Bir tepeyle karşılaşınca insan
Merak eder ardını
Ve kimse bilemez inan
Ne getireceğini yeni doğan günün
Ben de teslim ettim sana kalbimi,aklımı
Ardını bilmeden,bilmeden nasıl bir günün doğacağını
Art arda yakılan sigaralar ne götürürse
Bir adamın hayatından
Tam tersini koydun sen avuçlarıma
Bir an bile düşünmeden, durmadan
Gözlerinde gördüm günbatımlarını
Gözyaşların elimde birer inciye dönüştüler
Ve sen yavaş yavaş doldururken damarlarımı,
Her gözyaşın bir inciden çok daha değerliydiler
Ben şimdi dizerken boynunda dizelerden inciler
Biliyorum, güzelliğini anlatmaya yetmeyecekler.
Fakat bir bebek ne kadar huzurlu uyursa annesinin karnında
İnan, ben de işte öyle huzurluyum kollarında . . .
A.Ü.
Aniden çıkıverdin karşıma
Hızlanan kalp atışlarımda adın gizliydi
Gözlerimde ilk hayat bulduğunda
Bir tepeyle karşılaşınca insan
Merak eder ardını
Ve kimse bilemez inan
Ne getireceğini yeni doğan günün
Ben de teslim ettim sana kalbimi,aklımı
Ardını bilmeden,bilmeden nasıl bir günün doğacağını
Art arda yakılan sigaralar ne götürürse
Bir adamın hayatından
Tam tersini koydun sen avuçlarıma
Bir an bile düşünmeden, durmadan
Gözlerinde gördüm günbatımlarını
Gözyaşların elimde birer inciye dönüştüler
Ve sen yavaş yavaş doldururken damarlarımı,
Her gözyaşın bir inciden çok daha değerliydiler
Ben şimdi dizerken boynunda dizelerden inciler
Biliyorum, güzelliğini anlatmaya yetmeyecekler.
Fakat bir bebek ne kadar huzurlu uyursa annesinin karnında
İnan, ben de işte öyle huzurluyum kollarında . . .
A.Ü.
Seni Sevmek - I
İnsanın yeşile, maviye olan zaafı gibi
Sevdim seni.
Korku dolu bir andaki haykırış gibi
Döküldü adın dudaklarımdan.
Ve ölümü bekleyen bir hasta gibi bakarken hayata,
"Bir organ nakli gibi sevdim seni"
Atılan her façayla nasıl kanarsa insan
Kalbim de öyle kanadı gözlerinde, mutluluktan
Polis coplarından kaçmak gibi
Yasak bir şey yapmak gibi
Yıllar sonra ilk defa aynaya bakmak gibi
Sevdim seni.
Soğuktan donarken
Elimi cebime sokmak gibiydi gözlerin,
Ve sesin yıllar önce dinleyip
Adını unuttuğum bir şarkıyı getirdi sanki aklıma
Küçükken hayvanat bahçesine gitmek gibiydi ellerin
Ve seni sevmek
Annemden gizli içtiğim sigaralar kadar
Heyecan verdi bana
İlk kez traş oluyormuş gibi
Bir anda, büyüdüğümü farketmek gibi
Adam olmaya çalışır gibi
Dibine kadar sarhoş olurmuşçasına,
Sevdim seni . . .
A.Ü.
Sevdim seni.
Korku dolu bir andaki haykırış gibi
Döküldü adın dudaklarımdan.
Ve ölümü bekleyen bir hasta gibi bakarken hayata,
"Bir organ nakli gibi sevdim seni"
Atılan her façayla nasıl kanarsa insan
Kalbim de öyle kanadı gözlerinde, mutluluktan
Polis coplarından kaçmak gibi
Yasak bir şey yapmak gibi
Yıllar sonra ilk defa aynaya bakmak gibi
Sevdim seni.
Soğuktan donarken
Elimi cebime sokmak gibiydi gözlerin,
Ve sesin yıllar önce dinleyip
Adını unuttuğum bir şarkıyı getirdi sanki aklıma
Küçükken hayvanat bahçesine gitmek gibiydi ellerin
Ve seni sevmek
Annemden gizli içtiğim sigaralar kadar
Heyecan verdi bana
İlk kez traş oluyormuş gibi
Bir anda, büyüdüğümü farketmek gibi
Adam olmaya çalışır gibi
Dibine kadar sarhoş olurmuşçasına,
Sevdim seni . . .
A.Ü.
4 Ocak 2011 Salı
Başlıksız
Hangimiz daha şanslıydık karar veremiyordum bir türlü. Burada, donuk gözlerle, aslında bir yalanı sevdiğimi öğrenen ben miydim şanslı olan? Yoksa biraz önce ellerimi son kez tutup,beni son kez öpüp ağlaya ağlaya kaçan benden; umutlarımı, hayallerimi beraber biriktirdiğim, aslında beni hiç sevmediğini öğrendiğim, sonunda zincirlerini kırabilen, kendini benden kurtarabilen o kadın mı? Bir sigara yaktım ellerim titreyerek ve ilk bulduğum kaldırım köşesine attım kendimi, oturdum. Bacaklarım ağırlığımı taşımayı reddediyordu, gözlerim de baktıklarını görmeyi. "Nasıl oldu?" diyordum içimden, "Nasıl oldu da anlamadım? Oysa beni gerçekten sevdiğinden öylesine emindim ki..." Yavaş yavaş kontrolümü kaybediyordum. Titrek ellerle son bir nefes alırken sigaramdan, dayanamadım artık. Söverek ona,kendime,herkese ana-avrat, sarsıla sarsıla, hüngür hüngür ağlamaya başladım. Gözyaşlarım boğsun istiyordum beni. Geberip gideyim istiyordum. Olmadı. Ayağa kalktım yavaşça, gözyaşlarım süzülürken hala yanaklarımdan; onsuz,yalnız,eski ve aşina olduğum o boktan dünyaya doğru, kendimi çırılçıplak hissederek ilk adımımı attım. Bu ne ilk terkedişti ne de son olacaktı.
A.Ü.
A.Ü.
Edep duvarı
Yaşanmışlık ve zaman geçirmek arasındaki ince çizgi hududunda yaşamaz mıyız zaten hep?
Ben O'na hiç de zaman geçirmeden aşık olmuştum aşık olmak için; istenenler temiz kağıdı kimlik fotokopisi (bir ay tanışma süreci iki hafta yiyişme süreci) olmamalı. Zaman geçirmek hiçte bir şey ifade etmez aslında, çok zaman geçirip hiç bir şey paylaşmayan insanlar bilirim. İşte ben ona aşık olup, sevmeye başladım daha da önemlisi sevgimi paylaştım ve hepte paylaşacağım . Buruşuk muşamba olana kadar sanırım.
Bazen bir ailenin kışlık yakıt masrafını karşılayacak kadar çam devirdiğimi biliyorum. Küçük embesiller gibi davrandığımı yorum yeteneğimi -'lere çektiğimi de. En başta dediğim gibi "sen düşün, suçu ben işlerim" moduna girerek gerekçelerim olan düşündüğüm yeni aldığım cicimle ki ruh halimi yansıttığım için aman efendim bir edep yargı olayı patlak verdi. Olay sıhhiye meydanına kadar giderdi herhalde. Küçük tweetleri abartırsak peh yani . Birde 2. 3. tekillerin işe girmesi kadar "kıl oldum abi" durumu yoktur benim 7 harflik alfabemde (7 di diyorum dikkat ederseniz) ilişki iki kişiyle oynanmaz mı.? hadi okudun düşündün bir şeyler yazan ben değil miyim gel de bana söyle. twitter ne bokuma yarıyor çözmüş de değilim zaten.
Küçük bir şeyi büyütmeyi çok severler yoktan var etmeyi başka hiç bir şey de değilde el alem hakkında özellikle öyle ki sadece bu işi yaparak para kazanan insanlarda var ki (saygı duyuyorum) madem büyütmeyi çok seviyorsun senin için vazgeçtikleri mi de görüp büyütsene bir zahmet. Ama onlar uzaktaki arabayla yakındaki araba arasında ki büyüklük ilişkisiyle aynı hep. İşte her neyse. Dıdısının dıdısının dıdısı yüzünden bitmez zaten hiç bir ilişki. Ama ikinci üçüncü tekiller sıçıp batıra bilirde.
Edepli edepsiz ayrımını yapmadım hiç hatta orospu dediğim bile olmadı(eski sevgilileri hariç) tek hatırladığım sitemizde oturan 3 tane hayat kadınıydı. Hayat kadını diye üstü kapalı konuşulurdu yanımda anlamını bilmediğim bu sözcük derin şüpheler uyandırmakla birlikte e biz hayat kadını değilde ne kadınıyız diye sormuşumdur anneme .Müjde arın filmi bütün kuşkularımı yerle ihsan ettikten sonra anlamıştım onlar o.. du. aman tanrım hemde kara dullar sitesinde (site sakinlerinin %50si dul %15 panikti) . Kadınları nasıl izler oldum ellerine ayaklarına açlar gibi bakıyorum e kolay değil ilk kez o.. görmüşüm hatta bunların pezevenkleri de vardı. kırmızı doğanlı. Herife dövcek gibi bakıyordum. Yinede onlara güler tepki çekmemek için normal insanlarmış gibi davranırdım. (sanki çok farklılarda) Daha sonra bunu sitedeki kızlara anlattım. (asıl orospunun onlar olduğunu 2 perde sonra farkediyorum)Derken deli mi dürttü birşey mi yaptı bilinmez biz bu kadıncağızlara aşk mektubu yazma kararı aldık buram buram erotizm kokan. derken bir kim yazıcak sorusu tabi tek akıllı benim ya benim yazım iyi iyi ben yazarım dedim. Seçim bile yaptık tabikide ben seçildim. 2 güne ilk mektubu yazdık hakan peker abimizin o güzel dizelerinden birinide ekledim tabi. Gittik koyduk kapıya kaçtık tabi 3. mektup 4. mektup derken artık ateş yükseldi.Tabi bütün bunlar olurken yaşlı o.. küplere biner kapıcı doğan abinin günahını alır. 5. mektupta bir çılgınlık edip yangın merdivenine saklandık idiot arkadaşım kapıyada vurunca tabi kadın oklavayla daldı hepimize . yediğim sopa darbelerine rağmen hala onları inceliyordum. Derken şükran teyzeciğim canım kurtardı bizi. eve titreyek gittiğimde soruları cevapsız bırakıp avukat aramayı düşünüyordum. Anneannemin gerçekleri öğrenmesi sadece bir saatini aldı. VE O gece evde siyaset meydanı kurulup edep konusu tartılıp benim bu edepsizliğimin Baba tarafına çektiğim anlaşılıp konu kapandı. Bende o kadıncağızların poşetlerine yardım vs ettim. hayat kadınları hayatın içinden anadolunun bağırından gelmiş annelerdir diyerek yeni bir akım başlattım. Orospuuu arkadaşlarımda mektubu benim yazdığımı manyak saplantılarım olduğu gibi spklasyonlarla içindeki orospuları serbest bırakıp anüslerinin büyümesi oranıyla büyüttüler . "teşekkürler
1 Ocak 2011 Cumartesi
Hiç bir işimin düzenli olmamasına rağmen alkol hayatımın düzenli olduğuna inanırım.Yıl başında hiç içmeyen (dede, anneanne aile büyüğü domdom amca) lerin bile alkol komasına girecek şekilde içmesi beni içmemeye yönlendirdi.Yıl başında ayaklarım başım ayaklarım doritos taco olmadı yani.İçmicem alkol duvarının arkasına saklanarak pervassızlamışcam. Eski yıl başları gibi olacak sonum;salyam yastığım. "elimi içime daldırıp onu aradım" durdum. aradı mı baktım. derken 10 9 8.. su içtim. eşşek sudan atladı falan filan.Küçükken saklambaçlarda, zil sesini beklerken sayardım zamanı.O zaman anlamıştım beklemeyi hiç sevmediğimi.Şimdi de de öyle, yıl başından önce o iki 1,1 e girmiştim aslında ben hiç bir iyi dileğe cevap vermeden. düşünmeden girdim yeni yıla.Bir realitiyi yıkmak için sifonu çekmedim bile. Açtım ntv tarihi mi eski kadınlara baktım güzel hissettim kendimi bir kola daha koydum alabildiğine geyirdim.İyi geçmeyen matematik sınavımı her türlü iğrençliğime allah büyüktür dedim. Netin nabzını tuttum , yazmadım ama.Yazmaya çalışanları okudum herkes mi küçük iskender'den başlayan furyaya eklenip tweet de damar parçalar.Sevmediğine küfreder sevdiğine zulm eder. Kimse mi okumaz doğru düzgün.Okur yazar bu kadar az mıdır gerçekten. Top tip le intihar eder türkiye'min küçük hanım efendileri. Gitti diye sevgilisine beddua eder. yıkar herşeyi üstüne öyle öyle yıkar ki ezilir gider düşüncelerinde, ilişkiyi bile tek yaşamıştır adam o kadar suçludur. ergenlik vücuttaki değişiklikten başlayıp kafasal değişiklik tamamlandığında biter. Herkes bir metallica sevdası içine girip bir kaç ay sonra çıkıp gidi verir ortaçlara ayrıdaşlara. Fotoğrafçı bulma telaşı güzel gözükme merakı şunun eski sevgilisini bunun yeni dövmesi diye gider durur. Sonunda o da biter. Birinden duyarım yeni öpüşmüş ergen kadar mutlu.- hiç öpüşmeyen arkadaşlarımın olduğu gelir aklıma . Öyle bir gülerim devam ederim sonra.
Bu yıl başında çevremde iki tane düzgün insan, popimi kaldırmayan kimse olmadığı halde yalnız ama dimdiktim.Peşinde nicelerine rağmen yalnız geçiren insanların olması bir kez daha beni haklı çıkarttı. "yalnızlık sürer canım , ömür boyu gider canım.." Banyo fayanslarını sadık yarim bellemeden berduş olmadan hancı şarap ve kadın getir moduna girmeden geçirdim 00.00 mı. Yeni aldığım taytımı giydim ojemi sürdüm kolamı içtim zıbardım. İnsanların ayaklarının baş olmasını okudum durdum. Eskiden di diye diye biti verdi o anda.Ha şimdide çok mu eğleniyorum çok mu mutluyum yoo. yapılacak yığınla işim kirli saçlarım yağlı parmaklarım bitmesi gereken mısırım. mesaj atılması gereken yarim var . hoba.
"türkiyemin yıl başları,hormonsuz yoldaşları,Karısız erkekleri,öpüşmemiş ergenleri var."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)